Tüllerin arasından süzülüp kulübelerin içine giriyorum birer birer. İçlerindeki sedirlerin üzerinde çeşitli öteberi görüyorum. Birinin üzerine hasır bir çanta, diğer bir sedirin üzerine ise bir hırka bırakılmış. Bir başka kulübedeki sedirde bir tarak ve gümüş saplı bir ayna buluyorum. Geri kalan kulübelerdeki sedirlerin üstü boş. Yan yana ve artarda dizili tülden kulübeler büyük bir orduyu andırıyor yakından, barışçıl ama olabildiğine baskın ve bir o kadar da kibirli bir orduyu; oysa uzaktan ne kadar masum görünüyor, nasıl da pamuk tarlasını andırıyorlardı.
Tüllerin arasından süzülüp kulübelerin içine giriyorum birer birer. İçlerindeki sedirlerin üzerinde çeşitli öteberi görüyorum. Birinin üzerine hasır bir çanta, diğer bir sedirin üzerine ise bir hırka bırakılmış. Bir başka kulübedeki sedirde bir tarak ve gümüş saplı bir ayna buluyorum. Geri kalan kulübelerdeki sedirlerin üstü boş. Yan yana ve artarda dizili tülden kulübeler büyük bir orduyu andırıyor yakından, barışçıl ama olabildiğine baskın ve bir o kadar da kibirli bir orduyu; oysa uzaktan ne kadar masum görünüyor, nasıl da pamuk tarlasını andırıyorlardı.