''Putin'in Rusyası'nın (hatta Stalin'in Rusyası'nın), eski Rusya'nın bir devamı olduğunu ileri sürmek her şeyi çok basite indirgemek olur. Elbette böyle
değildir. Gerek Stalin gerek Putin döneminde Rusya'nın öncekinden tümüyle farklı ideolojileri, toplumsal yapıları ve ekonomileri vardı. Rusya, 20.
yüzyıl boyunca dünya kültürüyle az çok bütünleşmiş, okuryazar ve eğitimli bir toplum haline geldi. Bu değişimler gerçekten çarpıcıydı. Bu açıdan
bakıldığında, modern Rusya veya SSCB eski Moskova prensliğinin taban tabana zıddıydı.”
Korkunç İvan, Lenin, Stalin ya da Putin damgalarını yaşadıkları döneme vuran veya vurmakta olan aktörler olarak hatırlanırlar. Hepsini özgün kılan
ideolojileri, konumları ve yönetme biçimleri vardı ve bu anlamıyla tarihin farklı dönemlerine denk düşen bambaşka figürler oldular. Beri yandan,
tarihi, ipine bir sonraki taşı bekleyen tespih gibi bir sürekliliğin ifadesi olarak kavramak da mümkündür: Başka bir deyişle bir (eski) “Moskova”
geleneğinden, arkaik bir kültürün izlerinden bahsedilebilir...
J. Arch Getty, Rus arşivlerini didik didik ederek büyük bir titizlikle hazırladığı Stalinizm Hükmederken adlı eserinde, hem Stalin'i farklılaşan ideolojik bir
figür olarak hem de Stalinizmi Marksizmin bir türevi değil başlı başına bir ideolojik formasyon olarak tartışmayı öneriyor. Stalinizmi bu ayrıksılığı içinde
ele alırken yönetim pratiklerini ve kurumsal yapılar içerisindeki dönüşümleri, manevraları ve yerel-merkezî yönetim içindeki çekişmeleri mesele ediniyor.
Stalin ve onun yönetim mantığı Rusya'da hâkim duruma geldiğinde, bu hadise bir kültürel geleneğin tekerrürü müydü yoksa nevi şahsına münhasır bir
“olay” mıydı sorularına özcülüğe saplanmadan cevap arıyor. Tarihî belgeler, tutanaklar, daha önce Stalin dönemine dair yapılan çalışmalar ve anılar
ışığında çok yönlü bir perspektiften bakarak, bizlere Stalin ve hükmettiği tarihsel momente dair tek boyutlu ve tek merkezli bakış açılarını yerinden
eden alternatif bir ideoloji ve dönem incelemesi sunuyor.
''Putin'in Rusyası'nın (hatta Stalin'in Rusyası'nın), eski Rusya'nın bir devamı olduğunu ileri sürmek her şeyi çok basite indirgemek olur. Elbette böyle
değildir. Gerek Stalin gerek Putin döneminde Rusya'nın öncekinden tümüyle farklı ideolojileri, toplumsal yapıları ve ekonomileri vardı. Rusya, 20.
yüzyıl boyunca dünya kültürüyle az çok bütünleşmiş, okuryazar ve eğitimli bir toplum haline geldi. Bu değişimler gerçekten çarpıcıydı. Bu açıdan
bakıldığında, modern Rusya veya SSCB eski Moskova prensliğinin taban tabana zıddıydı.”
Korkunç İvan, Lenin, Stalin ya da Putin damgalarını yaşadıkları döneme vuran veya vurmakta olan aktörler olarak hatırlanırlar. Hepsini özgün kılan
ideolojileri, konumları ve yönetme biçimleri vardı ve bu anlamıyla tarihin farklı dönemlerine denk düşen bambaşka figürler oldular. Beri yandan,
tarihi, ipine bir sonraki taşı bekleyen tespih gibi bir sürekliliğin ifadesi olarak kavramak da mümkündür: Başka bir deyişle bir (eski) “Moskova”
geleneğinden, arkaik bir kültürün izlerinden bahsedilebilir...
J. Arch Getty, Rus arşivlerini didik didik ederek büyük bir titizlikle hazırladığı Stalinizm Hükmederken adlı eserinde, hem Stalin'i farklılaşan ideolojik bir
figür olarak hem de Stalinizmi Marksizmin bir türevi değil başlı başına bir ideolojik formasyon olarak tartışmayı öneriyor. Stalinizmi bu ayrıksılığı içinde
ele alırken yönetim pratiklerini ve kurumsal yapılar içerisindeki dönüşümleri, manevraları ve yerel-merkezî yönetim içindeki çekişmeleri mesele ediniyor.
Stalin ve onun yönetim mantığı Rusya'da hâkim duruma geldiğinde, bu hadise bir kültürel geleneğin tekerrürü müydü yoksa nevi şahsına münhasır bir
“olay” mıydı sorularına özcülüğe saplanmadan cevap arıyor. Tarihî belgeler, tutanaklar, daha önce Stalin dönemine dair yapılan çalışmalar ve anılar
ışığında çok yönlü bir perspektiften bakarak, bizlere Stalin ve hükmettiği tarihsel momente dair tek boyutlu ve tek merkezli bakış açılarını yerinden
eden alternatif bir ideoloji ve dönem incelemesi sunuyor.