Kitabı Türkçeleştiren Ahmet Soysal, ''İşin başında acı var.'' cümlesiyle başladığı önsözde Artaud için sorunun hiçbir zaman edebiyat olmadığını söyleyerek ''Edebiyat, toplumun kurumlarının içinde yer alır. Oysa Artaud, Kurumları acısının sorumlusu olarak gösterir.'' diye yazıyor. Artaud'nun sürekli olarak bir ölü biçim-canlı işaret karşıtlığını dile getirdiğini belirtiyor ve ''Söz konusu olan, canlı ve etkin bir yaratı ortaya koymaktır, eylem niteliğinde bir yaratı. Artaud'ya göre tiyatro, yaşamı deneyleyen toplu bir eylem olabilir, olmalıdır. (Artaud'daki en 'olumlu' bölgedir tiyatro tasarısı – ama hep bir karanlık geri plan bulunmaktadır: yaşam 'istenirken' ölümcül şiddet.) Son dönemde, Artaud'nun yazısı tam anlamıyla 'eylem halinde'dir. Bir savaşın, bir kavganın yazısıdır. Yer yer umutsuzluk içerebilir ama hep çıkış, yengi göz önünde tutulmaktadır. 'Yönlü' bir yazıdır. Evet, eylem-yazı; bir pratik olarak yazı. Yazıldığı anda korunuluyor. Yazıldığı anda –yazarken– direniliyor kötülüğe karşı. Ona darbeler indiriliyor. Yazma anına acının etkin düzlemi diyebiliriz (ama genellikle acı edilgin bir düzlemdedir, o zaman sadece karşı taraf etkin durumdadır ve hasar verir). Demek ki yazı, bir kavga yeridir. Orada 'ben' bulunmaktadır: acısıyla, bedensel 'ben'; acısıyla, düşünsel 'ben'. 'Ben'in vurduğu darbeler bulunmaktadır. Ve karşı taraf, kötülük, bulunmaktadır. Yazı, 'ben'in etkin olabildiği bir savaş alanıdır. Böylece, 'ben'in şiddetlerinden, patlamalarından oluşmuştur. Ve kötülüğün adlandırılmasından.'' diyerek sözü Artaud'ya bırakıyor.
Kitabı Türkçeleştiren Ahmet Soysal, ''İşin başında acı var.'' cümlesiyle başladığı önsözde Artaud için sorunun hiçbir zaman edebiyat olmadığını söyleyerek ''Edebiyat, toplumun kurumlarının içinde yer alır. Oysa Artaud, Kurumları acısının sorumlusu olarak gösterir.'' diye yazıyor. Artaud'nun sürekli olarak bir ölü biçim-canlı işaret karşıtlığını dile getirdiğini belirtiyor ve ''Söz konusu olan, canlı ve etkin bir yaratı ortaya koymaktır, eylem niteliğinde bir yaratı. Artaud'ya göre tiyatro, yaşamı deneyleyen toplu bir eylem olabilir, olmalıdır. (Artaud'daki en 'olumlu' bölgedir tiyatro tasarısı – ama hep bir karanlık geri plan bulunmaktadır: yaşam 'istenirken' ölümcül şiddet.) Son dönemde, Artaud'nun yazısı tam anlamıyla 'eylem halinde'dir. Bir savaşın, bir kavganın yazısıdır. Yer yer umutsuzluk içerebilir ama hep çıkış, yengi göz önünde tutulmaktadır. 'Yönlü' bir yazıdır. Evet, eylem-yazı; bir pratik olarak yazı. Yazıldığı anda korunuluyor. Yazıldığı anda –yazarken– direniliyor kötülüğe karşı. Ona darbeler indiriliyor. Yazma anına acının etkin düzlemi diyebiliriz (ama genellikle acı edilgin bir düzlemdedir, o zaman sadece karşı taraf etkin durumdadır ve hasar verir). Demek ki yazı, bir kavga yeridir. Orada 'ben' bulunmaktadır: acısıyla, bedensel 'ben'; acısıyla, düşünsel 'ben'. 'Ben'in vurduğu darbeler bulunmaktadır. Ve karşı taraf, kötülük, bulunmaktadır. Yazı, 'ben'in etkin olabildiği bir savaş alanıdır. Böylece, 'ben'in şiddetlerinden, patlamalarından oluşmuştur. Ve kötülüğün adlandırılmasından.'' diyerek sözü Artaud'ya bırakıyor.