Sürgün Bahçesinin Solan Renkleri Molokanlar Kafkas Ardı'ndaki Molokanların ve Dukhoborların Tarihi

Stok Kodu:
9789756709702
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
152
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009-04
Çeviren:
Nahide Kıyas Gökçek
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9789756709702
436285
Sürgün Bahçesinin Solan Renkleri Molokanlar
Sürgün Bahçesinin Solan Renkleri Molokanlar Kafkas Ardı'ndaki Molokanların ve Dukhoborların Tarihi
12.00
Bugün üç milyona yakın nüfusuyla dünyanın dört bir köşesine yayılmış bir halk, Molokanlar ve Dukhoborlar. Onlar pasifist olarak adlandırılmalarına, bilmelerine karşın savaşmayı reddeden, şiddete karşı çıkan, ancak boyun eğmeyen; kiliseyi ve ruhban sınıfı kabul etmeyen, insanca yaşamadan yana, komünal yaşamayı savunan bir felsefeye sahiptir. Bundan 130 yıl önce Çar'a kiliseye kafa tutup, müthiş acıları ve zorlukları göğüsleyerek geldiler kafkasya'ya. Beraberlerinde barış, hoşgörü, paylaşma kültürünü de getirdiler. Kafkasya'nın sert mizaçlı toplumlarına hoşgörüyü öğrettiler. Salt bunlar değildi getirdikleri. Modern tarımı, ziraatı, dönemin çağdaş teknolojik üstünlüklerini de taşıdılar. Taşımakla kalmayıp yerli halkları da bunlarla tanıştırdılar. Türkiye'de Kars, Ardahan, Iğdır ve hatta Erzurum, Erzincan yörelerine yerleşen; belli bir dönem Anadolu insanıyla da aynı kaderi paylaşan, akrabalıklar kuran bu halklar, özellikle 1919 sonlarından itibaren yaşayan siyasal çalkantılardan da, azgınlaşan ırkçılıktan da nasiplerine düşeni almış; geldikleri gibi, sessiz ama vakur bir edayla göçüp gitmişlerdi başka topraklara. Onlar tarihin sürgün bahçesi Kafkasya'nın vakitsiz açan, tez solan çiçekleriydiler; solan en güzel renkleriydiler.
Bugün üç milyona yakın nüfusuyla dünyanın dört bir köşesine yayılmış bir halk, Molokanlar ve Dukhoborlar. Onlar pasifist olarak adlandırılmalarına, bilmelerine karşın savaşmayı reddeden, şiddete karşı çıkan, ancak boyun eğmeyen; kiliseyi ve ruhban sınıfı kabul etmeyen, insanca yaşamadan yana, komünal yaşamayı savunan bir felsefeye sahiptir. Bundan 130 yıl önce Çar'a kiliseye kafa tutup, müthiş acıları ve zorlukları göğüsleyerek geldiler kafkasya'ya. Beraberlerinde barış, hoşgörü, paylaşma kültürünü de getirdiler. Kafkasya'nın sert mizaçlı toplumlarına hoşgörüyü öğrettiler. Salt bunlar değildi getirdikleri. Modern tarımı, ziraatı, dönemin çağdaş teknolojik üstünlüklerini de taşıdılar. Taşımakla kalmayıp yerli halkları da bunlarla tanıştırdılar. Türkiye'de Kars, Ardahan, Iğdır ve hatta Erzurum, Erzincan yörelerine yerleşen; belli bir dönem Anadolu insanıyla da aynı kaderi paylaşan, akrabalıklar kuran bu halklar, özellikle 1919 sonlarından itibaren yaşayan siyasal çalkantılardan da, azgınlaşan ırkçılıktan da nasiplerine düşeni almış; geldikleri gibi, sessiz ama vakur bir edayla göçüp gitmişlerdi başka topraklara. Onlar tarihin sürgün bahçesi Kafkasya'nın vakitsiz açan, tez solan çiçekleriydiler; solan en güzel renkleriydiler.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat