Tarihimizle Hesaplaşmak

Stok Kodu:
9789759961176
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
160
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2007-09
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9789759961176
524687
Tarihimizle Hesaplaşmak
Tarihimizle Hesaplaşmak
9.90

İkinci El

Fatih Rıfkı Atay neden. "Keşke Atatürk Nutuk'u hiç yazmasaydı" dedi? Mizancı Murad'ın "Genç Türkler" için imal ve icad ettiği Genç Osman'ın, tarihte yaşamış olan Sultan 2. Osman'la tanışıp tanışmadıkları, ciddi olarak cevaplaması gereken bir sorudur. Bütün bir muhteşem 17. yüzyıl, musikimizin şehrâyinleriyle doldurduğu bir 18. yüzyıl ve emperyalistler karşısındaki inanılmaz direnişiyle bir 19. yüzyıl karanlığa terk edilince, başlıyor asıl dramımız. Nereden geldiğini bilmeyen bir takım varlıklara benziyoruz giderek... Hürrem Sultan'dan sonra değişen ne oldu? Nasıl oldu da ilk defa bir padişah kızı Mihrimah Sultan bu kadar öne çıktı, görünürlük kazandı ve üstelik İstanbul'daki iki camiye birden ismi verildi? İkinci Meşrutiyet döneminde ilk büyük travmayı, Cumhuriyet'ten sonra ise ikinci büyük travmayı yaşadık. Yani tarihi iki kat buzlu camın arkasından görmeye çalışıyoruz. Bu tarihin sağlıklı olabilmesi mümkün müdür? O yüzden "yüzsüz" bir tarih bu... Fetihler aslında birer iddiaydı; burayı biz sizden daha iyi yönetiriz iddiası. Biz asıl iddiamızı kaybettik. Hayatta hiçbir iddiası kalmamış nesillerin o fetihleri anlamasını beklemek Van Gölü'ne okyanusu doldurmak gibi bir şey olurdu. Mustafa Armağan bilinmeyenleri gün yüzüne çıkartmaya devam ediyor ve ekliyor: "Hesaplaşma kaçınılmaz görünüyor... Er ya da geç."

İkinci El

Fatih Rıfkı Atay neden. "Keşke Atatürk Nutuk'u hiç yazmasaydı" dedi? Mizancı Murad'ın "Genç Türkler" için imal ve icad ettiği Genç Osman'ın, tarihte yaşamış olan Sultan 2. Osman'la tanışıp tanışmadıkları, ciddi olarak cevaplaması gereken bir sorudur. Bütün bir muhteşem 17. yüzyıl, musikimizin şehrâyinleriyle doldurduğu bir 18. yüzyıl ve emperyalistler karşısındaki inanılmaz direnişiyle bir 19. yüzyıl karanlığa terk edilince, başlıyor asıl dramımız. Nereden geldiğini bilmeyen bir takım varlıklara benziyoruz giderek... Hürrem Sultan'dan sonra değişen ne oldu? Nasıl oldu da ilk defa bir padişah kızı Mihrimah Sultan bu kadar öne çıktı, görünürlük kazandı ve üstelik İstanbul'daki iki camiye birden ismi verildi? İkinci Meşrutiyet döneminde ilk büyük travmayı, Cumhuriyet'ten sonra ise ikinci büyük travmayı yaşadık. Yani tarihi iki kat buzlu camın arkasından görmeye çalışıyoruz. Bu tarihin sağlıklı olabilmesi mümkün müdür? O yüzden "yüzsüz" bir tarih bu... Fetihler aslında birer iddiaydı; burayı biz sizden daha iyi yönetiriz iddiası. Biz asıl iddiamızı kaybettik. Hayatta hiçbir iddiası kalmamış nesillerin o fetihleri anlamasını beklemek Van Gölü'ne okyanusu doldurmak gibi bir şey olurdu. Mustafa Armağan bilinmeyenleri gün yüzüne çıkartmaya devam ediyor ve ekliyor: "Hesaplaşma kaçınılmaz görünüyor... Er ya da geç."

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat