Kaç kez gitmek istedim bu kentten. Sıkıldım, kırıldım. Kaç kez terk ettim. Ama sonunda yine döndüm. Neydi beni geri çağıran? Denizi mi? Doğası mı? Durmadan kıyıları döven poyrazı mı? Yağmuru mu, çiçeği mi? Denizi sürgün etmişliği mi, bakımsızlığı mı? Yıkık dökük ahşap evlerinin, yüreğimde çimlenen hüznü mü? Neydi? Sanıyorum beni çağıran, geri döndüren dizlerimdeki yaralardı. Peşimi hiç bırakmayan, o bahçeli, ahşap evlerle beraber yok olup giden, çocukluk anılarımdı. Artık yüreğim eski, yüreğim yorgun. Ak kanatlı martı nasıl terk edemiyorsa kıyısını, ben de terk edemem artık bu kenti. Uzlaşmak, birbirimizi taşımak zorundayız ikimiz de. Çünkü varabileceğim başka bir ufuk yok artık. Her sabah çıkıyorum evden. "Merhaba sokaklar, kediler, köpekler merhaba... Merhaba doğduğum, yaşadığım kent. Tekirdağ Merhaba..."
Kaç kez gitmek istedim bu kentten. Sıkıldım, kırıldım. Kaç kez terk ettim. Ama sonunda yine döndüm. Neydi beni geri çağıran? Denizi mi? Doğası mı? Durmadan kıyıları döven poyrazı mı? Yağmuru mu, çiçeği mi? Denizi sürgün etmişliği mi, bakımsızlığı mı? Yıkık dökük ahşap evlerinin, yüreğimde çimlenen hüznü mü? Neydi? Sanıyorum beni çağıran, geri döndüren dizlerimdeki yaralardı. Peşimi hiç bırakmayan, o bahçeli, ahşap evlerle beraber yok olup giden, çocukluk anılarımdı. Artık yüreğim eski, yüreğim yorgun. Ak kanatlı martı nasıl terk edemiyorsa kıyısını, ben de terk edemem artık bu kenti. Uzlaşmak, birbirimizi taşımak zorundayız ikimiz de. Çünkü varabileceğim başka bir ufuk yok artık. Her sabah çıkıyorum evden. "Merhaba sokaklar, kediler, köpekler merhaba... Merhaba doğduğum, yaşadığım kent. Tekirdağ Merhaba..."