Şöhretini Çoban Yıldızı (1925) adlı romanıyla sağlayan Mahmut Yesari, 1920'lerin sonlarında ve 1930'larda yayımlanan romanlarıyla popüler bir yazar olarak belirmiştir. Gazete ve dergilerde yayımladığı onlarca hikâyesi, fıkra, deneme, eleştiri ve hatıra yazısı, onun şöhretini canlı tutmuştur. Hayatını yazarak kazanan Yesari, verimliliğinin karşılığını bulamamış bir yazardır. Şöhreti de, erken ölümüyle birlikte sönmüştür. Bazı kitapları ölümünden sonra yayımlanmışsa da bunlar, onun unutulmasının önüne geçememiş; tefrika romanları, hikâyelerinin hepsi, hatıraları ve diğer yazıları gazete ve dergi sayfalarında kalmıştır.
Mahmut Yesari, “popüler romancı” sıfatını aşan bir yazardır. Çok ve çabuk yazmak zorunda olması nedeniyle anlatımındaki rahatlık hemen fark edilir. Bununla birlikte, roman kurgusunda gevşekliğe ve dil kullanımında savrukluğa düşmez. 1932'de tefrika edilip 1933'te kitap olarak yayımlanan Tipi Dindi, kurmacadaki ustalığını gösteren bir romandır. Türkçeyi kullanımındaki rahatlık, özellikle figürlerin diyaloglarında belirginleşir. Figürlerin canlandırılmasında hem diyaloglar hem de psikolojik çözümlemeler romanın başarısını sağlar. Tipi Dindi, kurgu tekniği yönünden de özgün bir metin olarak öne çıkar. Romanın merkezî figürü Macit'in dönüşümüyle toplumsal bir olgu yansıtılır. Bir yaşayış biçiminin çöküşü, Macit üzerinden sergilenir.
Tipi Dindi'de, 1930'lar İstanbul'unun merkezden taşraya sosyal panoraması sunulduğu gibi, kahramanı Macit üzerinden bir “yok oluş” veya “ölüm” hikâyesi anlatılır. Bu, hem hayatı gerçekleriyle göremeyen ve yenik düşen bireyin hem de yeni bir toplumsal yapılanışa ayak uyduramayan ailenin ölümüdür. Macit, hayatın zorlukları karşısında zihinsel felce uğrar; babasının ölümü sonrasında sırtlanmak zorunda kaldığı aile yükünün altında ezilir. Deneyimsizlik, kimsesizlik, yoksulluk ve hayat bilgisi eksikliği, Macit ve bakmakla yükümlü olduğu iki kardeşinin hayatında tipi etkisi yaratır. Kız kardeşi Müzehher sefalet içinde ölür; devletin sahip çıkmasıyla yatılı okulda yeni hayata katılan erkek kardeşi Niyazi, yapayalnız kalır; Macit, akıl hastanesinde son nefesini verir. Bütün bunlar yaşanırken çevreden gelen yırtıcı ilgi ve yağma sonrasındaki ilgisizlik, Tipi Dindi'nin topluma dönük eleştirisini yansıtır. Bu yönüyle tipinin hâlâ dinmediği rahatlıkla söylenebilir.
Şöhretini Çoban Yıldızı (1925) adlı romanıyla sağlayan Mahmut Yesari, 1920'lerin sonlarında ve 1930'larda yayımlanan romanlarıyla popüler bir yazar olarak belirmiştir. Gazete ve dergilerde yayımladığı onlarca hikâyesi, fıkra, deneme, eleştiri ve hatıra yazısı, onun şöhretini canlı tutmuştur. Hayatını yazarak kazanan Yesari, verimliliğinin karşılığını bulamamış bir yazardır. Şöhreti de, erken ölümüyle birlikte sönmüştür. Bazı kitapları ölümünden sonra yayımlanmışsa da bunlar, onun unutulmasının önüne geçememiş; tefrika romanları, hikâyelerinin hepsi, hatıraları ve diğer yazıları gazete ve dergi sayfalarında kalmıştır.
Mahmut Yesari, “popüler romancı” sıfatını aşan bir yazardır. Çok ve çabuk yazmak zorunda olması nedeniyle anlatımındaki rahatlık hemen fark edilir. Bununla birlikte, roman kurgusunda gevşekliğe ve dil kullanımında savrukluğa düşmez. 1932'de tefrika edilip 1933'te kitap olarak yayımlanan Tipi Dindi, kurmacadaki ustalığını gösteren bir romandır. Türkçeyi kullanımındaki rahatlık, özellikle figürlerin diyaloglarında belirginleşir. Figürlerin canlandırılmasında hem diyaloglar hem de psikolojik çözümlemeler romanın başarısını sağlar. Tipi Dindi, kurgu tekniği yönünden de özgün bir metin olarak öne çıkar. Romanın merkezî figürü Macit'in dönüşümüyle toplumsal bir olgu yansıtılır. Bir yaşayış biçiminin çöküşü, Macit üzerinden sergilenir.
Tipi Dindi'de, 1930'lar İstanbul'unun merkezden taşraya sosyal panoraması sunulduğu gibi, kahramanı Macit üzerinden bir “yok oluş” veya “ölüm” hikâyesi anlatılır. Bu, hem hayatı gerçekleriyle göremeyen ve yenik düşen bireyin hem de yeni bir toplumsal yapılanışa ayak uyduramayan ailenin ölümüdür. Macit, hayatın zorlukları karşısında zihinsel felce uğrar; babasının ölümü sonrasında sırtlanmak zorunda kaldığı aile yükünün altında ezilir. Deneyimsizlik, kimsesizlik, yoksulluk ve hayat bilgisi eksikliği, Macit ve bakmakla yükümlü olduğu iki kardeşinin hayatında tipi etkisi yaratır. Kız kardeşi Müzehher sefalet içinde ölür; devletin sahip çıkmasıyla yatılı okulda yeni hayata katılan erkek kardeşi Niyazi, yapayalnız kalır; Macit, akıl hastanesinde son nefesini verir. Bütün bunlar yaşanırken çevreden gelen yırtıcı ilgi ve yağma sonrasındaki ilgisizlik, Tipi Dindi'nin topluma dönük eleştirisini yansıtır. Bu yönüyle tipinin hâlâ dinmediği rahatlıkla söylenebilir.