İnsan hep bir başka insana dökmez içini; kimi zaman bir ağaç, bir dere, belki de uzayıp giden bir yoldur bizi dinleyen. Köyün genç erkekleri savaşın patlak vermesiyle cepheye gidince, tüm ahalinin sorumluluğunu üstlenen Tolgonay da işte böyle yapar; toprağa, Toprak Ana'ya anlatır derdini. O anlatırken biz de savaşın yol açtığı altüst oluşlar karşısında köy halkının mücadelesine, bu sırada verilen kayıplara, yarım kalan hayallere tanık oluruz. Elinizdeki eser, devrimler ve savaşların ortasında altüst olan ‘sıradan' insanın yaşamına dairdir.
“Toprak Ana, Savankul gibi, Kasım gibi insanlar ölüyorlar da neden dağlar devrilmiyor, göller taşmıyor? Babasıyla oğul toprağı işleyen, çalışkan iki insandı. […] Onlar da kendi didinmelerinin karşılığını başkalarından kat kat görecekleri için yaşamda pek çok mutluluk tadacaklardı. Söyle bana, Toprak Ana, doğrusunu söyle: Savaşmadan yaşayamaz mı insanoğlu?”
İnsan hep bir başka insana dökmez içini; kimi zaman bir ağaç, bir dere, belki de uzayıp giden bir yoldur bizi dinleyen. Köyün genç erkekleri savaşın patlak vermesiyle cepheye gidince, tüm ahalinin sorumluluğunu üstlenen Tolgonay da işte böyle yapar; toprağa, Toprak Ana'ya anlatır derdini. O anlatırken biz de savaşın yol açtığı altüst oluşlar karşısında köy halkının mücadelesine, bu sırada verilen kayıplara, yarım kalan hayallere tanık oluruz. Elinizdeki eser, devrimler ve savaşların ortasında altüst olan ‘sıradan' insanın yaşamına dairdir.
“Toprak Ana, Savankul gibi, Kasım gibi insanlar ölüyorlar da neden dağlar devrilmiyor, göller taşmıyor? Babasıyla oğul toprağı işleyen, çalışkan iki insandı. […] Onlar da kendi didinmelerinin karşılığını başkalarından kat kat görecekleri için yaşamda pek çok mutluluk tadacaklardı. Söyle bana, Toprak Ana, doğrusunu söyle: Savaşmadan yaşayamaz mı insanoğlu?”