Elinizdeki kitap, sosyal bilimsel düşünüş ve özellikle sosyoloji düşüncesine yoğunlaşıyor. Bir derdi ve davası olan, yol açıcı düşünce insanlarının, Hilmi Ziya Ülken, Mümtaz Turhan, Mübeccel Kıray, Cemil Meriç, Niyazi Berkes, Muzaffer Şerif, Behice Boran, Pertev Naili Boratav'ın eserlerinin özünde saklı olana ilişkin tespitlerde bulunuyor. Cumhuriyetin kuruluş evresi ile "güncellik" (yani arefesi ve sonrasıyla 1980!) arasında kalan dönemlerin, özellikle de 1940'ların kültür ve düşünce ortamıyla ilgili önemli yorumları var Kayalı'nın. Ünlü "Dil-Tarihli hocaları" ve onların tasfiyesini, "zamanın ruhu" hakkında fikir verici bir vaka olarak ele alıyor. 1940'lar ve 1960'ların düşünsel ortamıyla ilgili bu belirlemelerin fonunda, Tanzimat ve Meşrutiyet fikriyatını da görüyoruz. "Ülkenin düşünsel topoğrafyası çıkarılmadan geçmişin kültür mirası nesnel bir biçimde düşünülmeyip hamaset üslubuyla benimsenir ya da inkılapçı bir züppelikle reddedilirse hiçbir yere varılmaz..." Bu düsturun ince işçisi Kurtuluş Kayalı, unutulan tartışmaların, kadri bilinmeyen ya da "doğru anlaşılmayan" düşünürlerin izini sürüyor. Türk düşünce hayatındaki süreklilikleri kavramak, dönemsel zihniyet farklılıklarını yerli yerine koymak, problemleri bağlamına oturtmak için vazgeçilmez bir yol, bu. "Türk düşünce tarihinin yakın geçmişine, yakın geçmişinin de basit kavgasının taraflarına değil, sorunun vazediliş biçimini eleştiren düşün adamlarına yönelmek..." Kurtuluş Kayalı, bu yönelişin verimli örneklerini veriyor.
Elinizdeki kitap, sosyal bilimsel düşünüş ve özellikle sosyoloji düşüncesine yoğunlaşıyor. Bir derdi ve davası olan, yol açıcı düşünce insanlarının, Hilmi Ziya Ülken, Mümtaz Turhan, Mübeccel Kıray, Cemil Meriç, Niyazi Berkes, Muzaffer Şerif, Behice Boran, Pertev Naili Boratav'ın eserlerinin özünde saklı olana ilişkin tespitlerde bulunuyor. Cumhuriyetin kuruluş evresi ile "güncellik" (yani arefesi ve sonrasıyla 1980!) arasında kalan dönemlerin, özellikle de 1940'ların kültür ve düşünce ortamıyla ilgili önemli yorumları var Kayalı'nın. Ünlü "Dil-Tarihli hocaları" ve onların tasfiyesini, "zamanın ruhu" hakkında fikir verici bir vaka olarak ele alıyor. 1940'lar ve 1960'ların düşünsel ortamıyla ilgili bu belirlemelerin fonunda, Tanzimat ve Meşrutiyet fikriyatını da görüyoruz. "Ülkenin düşünsel topoğrafyası çıkarılmadan geçmişin kültür mirası nesnel bir biçimde düşünülmeyip hamaset üslubuyla benimsenir ya da inkılapçı bir züppelikle reddedilirse hiçbir yere varılmaz..." Bu düsturun ince işçisi Kurtuluş Kayalı, unutulan tartışmaların, kadri bilinmeyen ya da "doğru anlaşılmayan" düşünürlerin izini sürüyor. Türk düşünce hayatındaki süreklilikleri kavramak, dönemsel zihniyet farklılıklarını yerli yerine koymak, problemleri bağlamına oturtmak için vazgeçilmez bir yol, bu. "Türk düşünce tarihinin yakın geçmişine, yakın geçmişinin de basit kavgasının taraflarına değil, sorunun vazediliş biçimini eleştiren düşün adamlarına yönelmek..." Kurtuluş Kayalı, bu yönelişin verimli örneklerini veriyor.