Osmanlı İmparatorluğu ve İtalyan Krallığı arasında 1911-1912 tarihlerinde gerçekleşen Trablusgarp Savaşı'nın anlatıldığı bu kitap Berlin, Roman ve Viyana'daki Birleşik Devletler Elçiliklerinde Deniz Kuvvetleri Ataşesi olarak Görev yapmış Komodor WH. Beehler tarafından kaleme alınmıştır. Yazar; eserde birbiriyle çelişen ya da kuşku uyandıran beyanatların elendiği ve sadece tümüyle güvenilir nitelikteki ayrıntılara yer verildiğinin ısrarla üzerinde durmaktadır.
Trablusgarp Savaşı'nın başlama nedenleri, savaş sırasında iki devletin sahip olduğu koşullar, savaş boyunca yaşananlar, savaş sonrasında meydana gelen olaylar ve yapılan Uşi Antlaşması'na dair pek çok bilginin yer aldığı kitap okuyucuya bilinen gerçekleri farklı bir anlatımla sunuyor.
Trablus 1835'ten beri Türklerin elindeydi ve halk Türk idaresini bir lütuf olarak değerlendiriyordu; daha özgür olmanın tadını çıkarıyorlardı ve vergi yükü öncekine kıyasla çok daha hafifti. Bu hamilik Türkiye için gelir kaynağı olmaktan ziyade masraf kapısıydı. Yönetimin masrafları liman vergileri ve tarımdan sağlanan gelirden daha fazlaydı. Türkler başlangıçta halkı askerlik hizmetinden muaf tutmuştu fakat 1901'de geniş kapsamlı mecburi askerlik hizmeti yeniden tesis edildi.
“Güçlü bir adam sarayını silahlanmış olarak koruduğunda malı güvende olur. Fakat ondan daha güçlü olan biri saldırdığında ve onu yendiğinde güvendiği silahların tümünü ondan alır ve ganimetlerini bölüştürür.”
Özgürlüğün bedeli, ebedi teyakkuzdur.
Osmanlı İmparatorluğu ve İtalyan Krallığı arasında 1911-1912 tarihlerinde gerçekleşen Trablusgarp Savaşı'nın anlatıldığı bu kitap Berlin, Roman ve Viyana'daki Birleşik Devletler Elçiliklerinde Deniz Kuvvetleri Ataşesi olarak Görev yapmış Komodor WH. Beehler tarafından kaleme alınmıştır. Yazar; eserde birbiriyle çelişen ya da kuşku uyandıran beyanatların elendiği ve sadece tümüyle güvenilir nitelikteki ayrıntılara yer verildiğinin ısrarla üzerinde durmaktadır.
Trablusgarp Savaşı'nın başlama nedenleri, savaş sırasında iki devletin sahip olduğu koşullar, savaş boyunca yaşananlar, savaş sonrasında meydana gelen olaylar ve yapılan Uşi Antlaşması'na dair pek çok bilginin yer aldığı kitap okuyucuya bilinen gerçekleri farklı bir anlatımla sunuyor.
Trablus 1835'ten beri Türklerin elindeydi ve halk Türk idaresini bir lütuf olarak değerlendiriyordu; daha özgür olmanın tadını çıkarıyorlardı ve vergi yükü öncekine kıyasla çok daha hafifti. Bu hamilik Türkiye için gelir kaynağı olmaktan ziyade masraf kapısıydı. Yönetimin masrafları liman vergileri ve tarımdan sağlanan gelirden daha fazlaydı. Türkler başlangıçta halkı askerlik hizmetinden muaf tutmuştu fakat 1901'de geniş kapsamlı mecburi askerlik hizmeti yeniden tesis edildi.
“Güçlü bir adam sarayını silahlanmış olarak koruduğunda malı güvende olur. Fakat ondan daha güçlü olan biri saldırdığında ve onu yendiğinde güvendiği silahların tümünü ondan alır ve ganimetlerini bölüştürür.”
Özgürlüğün bedeli, ebedi teyakkuzdur.