Mimarlar Odası Anma Programı'nın üçüncü dönemi olan 2010-2012 yılları arasında, Türkiye'de 50 yıl boyunca yayıncı, mimarlık düşünürü ve eleştirmeni kimliği ile önemli rol oynayan mimar ZEKİ SAYAR ve başyapıtı Arkitekt dergisine odaklanıldı. Yaklaşık 50 yıllık serüveni içinde Arkitekt'in en büyük katkılarından birisi, çıktığı zamanların mimarlık alanında gerçekleşen değişimi farkında olarak-olmayarak kendi bünyesinde yansıtmış olmasıdır. Hem bu kesintisiz süreklilik, hem de tek merkezli ve az aktörlü, dolayısıyla az değişen bakış açısının getirdiği bu adeta laboratuar boyutlu saptamalar, bugüne kadar Arkitekt'in mimarlık, şehircilik ve bağlantılı sanatlar üzerinden katkısını benzersiz ve vazgeçilmez kıldı. Bu katkının, geleceği de önü açık biçimde kuran, bir derginin nasıl olması-olmaması gerektiği konusunda ipuçları veren bir yapıda olduğu söylenebilir. Bu anlamda, günümüzde bir “Dergi”yi tasarlamak ve bir günümüz “Dergi”sini oluşturmak, Arkitekt'in tarihselliğini yansılamak, onu taklit etmek komikliğini bir risk olarak uzaklaştırmanın yanı sıra, bugün, Arkitekt gibi bir derginin yerini anlamanın ve katkısına saygı duruşunda bulunmanın en iyi yollarından biri gibi gözükmekte. Ali Cengizkan, A. Derin İnan, N. Müge Cengizkan'ın editörlüğünde hazırlanan ve Ekim 2012'de yayımlanan Türkiye Mimarlığı ve Eleştiri: Tasarım-Meslek-Üretim kitabını oluşturan yazılar, Mimarlar Odası'nın Aralık 2011'de Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi Karaköy Binası'nda düzenlediği “Zeki Sayar ve Arkitekt / Örgütlemek-Tasarlamak-Belgelemek” sempozyumunun son iki oturumunu oluşturdu. Bu çerçeveye uygun olarak davetli konuşmacıların ele aldıkları konular, herhangi bir doğrudan referans kurmadan, benzeştirme girişiminde bulunmadan, günümüzün en iyi mimarlık ve tasarım dergisinin sayfalarında yer alabilecek, günceli yakalayan özgün ve dolayısıyla tarihsel bir söz alanı yaratıp kuran katkılara ayrılmıştı. Bu katkıların Zeki Sayar'ın Arkitekt dergisinde takipçisi olup sergilediği mimari tasarım, mesleki gelişmeler ve mimarlık meslek alanının özgül tartışmaları çerçevesinde bir yandan bir “mimar varoluşu sorunsalı”nı irdelediği; öte yandan bu varoluşun yine Arkitekt durumunda tikel-tarihsel bir örneğini sergilemesine benzer biçimde, günümüze ilişkin katkıları sundukları ve konuşulması gereken “yeni alanları” içtenlikle ortaya attığı söylenmelidir. Öte yandan, başlığın söylediği / iddia ettiği kapsayıcılık ve sonuçlandırıcı ya da son söz söyleyici kesinlik bu yapıttan beklenmemelidir. Burada yalnızca alçakgönüllü bir çıkış yapılmakta ve 2011 yılında Türkiye mimarlığı adına gündemde olan-olması gereken konular ve vurgular gündeme getirilmekte. Bu yapılırken de “iyi” mimarlık dergileri ve dergiciliğinin öncülleri alttan alta kurulmakta. Bu ürün dolayımıyla sunulanın mesleğe ve mesleki dergiciliğe bir “saygı duruşu” olduğu kadar, Sayar'ın kişiliği ve ürününe de bir “armağan” olduğunu eklemek gerek.
Mimarlar Odası Anma Programı'nın üçüncü dönemi olan 2010-2012 yılları arasında, Türkiye'de 50 yıl boyunca yayıncı, mimarlık düşünürü ve eleştirmeni kimliği ile önemli rol oynayan mimar ZEKİ SAYAR ve başyapıtı Arkitekt dergisine odaklanıldı. Yaklaşık 50 yıllık serüveni içinde Arkitekt'in en büyük katkılarından birisi, çıktığı zamanların mimarlık alanında gerçekleşen değişimi farkında olarak-olmayarak kendi bünyesinde yansıtmış olmasıdır. Hem bu kesintisiz süreklilik, hem de tek merkezli ve az aktörlü, dolayısıyla az değişen bakış açısının getirdiği bu adeta laboratuar boyutlu saptamalar, bugüne kadar Arkitekt'in mimarlık, şehircilik ve bağlantılı sanatlar üzerinden katkısını benzersiz ve vazgeçilmez kıldı. Bu katkının, geleceği de önü açık biçimde kuran, bir derginin nasıl olması-olmaması gerektiği konusunda ipuçları veren bir yapıda olduğu söylenebilir. Bu anlamda, günümüzde bir “Dergi”yi tasarlamak ve bir günümüz “Dergi”sini oluşturmak, Arkitekt'in tarihselliğini yansılamak, onu taklit etmek komikliğini bir risk olarak uzaklaştırmanın yanı sıra, bugün, Arkitekt gibi bir derginin yerini anlamanın ve katkısına saygı duruşunda bulunmanın en iyi yollarından biri gibi gözükmekte. Ali Cengizkan, A. Derin İnan, N. Müge Cengizkan'ın editörlüğünde hazırlanan ve Ekim 2012'de yayımlanan Türkiye Mimarlığı ve Eleştiri: Tasarım-Meslek-Üretim kitabını oluşturan yazılar, Mimarlar Odası'nın Aralık 2011'de Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi Karaköy Binası'nda düzenlediği “Zeki Sayar ve Arkitekt / Örgütlemek-Tasarlamak-Belgelemek” sempozyumunun son iki oturumunu oluşturdu. Bu çerçeveye uygun olarak davetli konuşmacıların ele aldıkları konular, herhangi bir doğrudan referans kurmadan, benzeştirme girişiminde bulunmadan, günümüzün en iyi mimarlık ve tasarım dergisinin sayfalarında yer alabilecek, günceli yakalayan özgün ve dolayısıyla tarihsel bir söz alanı yaratıp kuran katkılara ayrılmıştı. Bu katkıların Zeki Sayar'ın Arkitekt dergisinde takipçisi olup sergilediği mimari tasarım, mesleki gelişmeler ve mimarlık meslek alanının özgül tartışmaları çerçevesinde bir yandan bir “mimar varoluşu sorunsalı”nı irdelediği; öte yandan bu varoluşun yine Arkitekt durumunda tikel-tarihsel bir örneğini sergilemesine benzer biçimde, günümüze ilişkin katkıları sundukları ve konuşulması gereken “yeni alanları” içtenlikle ortaya attığı söylenmelidir. Öte yandan, başlığın söylediği / iddia ettiği kapsayıcılık ve sonuçlandırıcı ya da son söz söyleyici kesinlik bu yapıttan beklenmemelidir. Burada yalnızca alçakgönüllü bir çıkış yapılmakta ve 2011 yılında Türkiye mimarlığı adına gündemde olan-olması gereken konular ve vurgular gündeme getirilmekte. Bu yapılırken de “iyi” mimarlık dergileri ve dergiciliğinin öncülleri alttan alta kurulmakta. Bu ürün dolayımıyla sunulanın mesleğe ve mesleki dergiciliğe bir “saygı duruşu” olduğu kadar, Sayar'ın kişiliği ve ürününe de bir “armağan” olduğunu eklemek gerek.