Türkiye'de Neo-Liberal Yıkım Süreci

Stok Kodu:
9786054409075
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
506
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-06
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9786054409075
610265
Türkiye'de Neo-Liberal Yıkım Süreci
Türkiye'de Neo-Liberal Yıkım Süreci
20.00

1980'lerin başlangıcından itibaren varlığını hissettirmeye başlayan neo-liberal politikalar, son 30 yılda global ölçekle bütün sonuçlarıyla toplumsal alanı etkisi altına almıştır. Sosyal devlet kazanımlarını yok etmek amacıyla sınıf mücadelelerinin üzerinde yaratılan baskılar ve özelleştirme furyası gibi uygulamalar, yeni dönem İktisadî politikalarının uygulama araçları haline gelmiştir. Ağırlıklı olarak özelleştirme işlemlerinin hızlandırılması gündeme getirilmiş ve söz konusu sürecin hız kazanmasına yönelik siyasî ve İktisadî yaptırımlar azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gündemine dahil edilmiştir. Bunun ötesinde, sosyal devlet döneminde işçi sınıfı ve diğer emekçi kesimin çıkarlarına yönelik olarak uygulamaya sokulan sosyal programların içeriğinin daraltılması ya da tümüyle kaldırılması 1980 sonrası uygulamaların temel hedefi haline dönüştürülmüştür. İç ve dış dinamiklerin etkisiyle II. Dünya Savaşı sonrasında çalışma hayatına yeni bir biçim verme zorunluluğu ortaya çıkmış. Bu amaçla 1947'de Sendikalar Kanunu çıkarılmıştır. 1936 tarihli İş Kanunumda olduğu gibi devletin çalışma ilişkilerini tek taraflı olarak sermaye lehine ve emekçiler aleyhine düzenleme eğilimi bu kanunla da sürdürülmüştür. Bütün olumsuzluklara rağmen Sendikalar Kanunu'nun çıkarılmasıyla işçiler arasında örgütlenme çabaları hız kazanmıştır. 1950 1960 döneminde sendikalı işçi sayısı yaklaşık altı kat artmış 1952 yılında kurulan ve dönemin tek işçi konfederasyonu olma niteliği taşıyan Türk İş ise tüm işçi sendikalarını bünyesinde barındırmıştır. Muhalefet döneminde ve iktidarının başlangıç yıllarında işçi hareketleriyle yakın bir ilişki içerisine giren ve grev hakkını savunan Demokrat Parti toplu ilişkiler alanında giderek otoriter bir görünüm kazanmıştır. İş Kanunu ve Sendikalar Kanunu ile grev yasaklandığından önemli ölçüde işlevsiz duruma getirilmiş olan sendikalar işçiler tarafından yeterince desteklenmemiştir. Dönem içerisinde sendikal etkinliklerin sınırlı kalmasına karşın limanlarda yükleme boşaltma işçileri çimento işçileri mensucat dokuma ve çırçır işçileri inşaat işçileri temizlik işçileri değirmen ve fırın işçilerin karayolları işçileri şoförler ve hayat kadınları çok sayıda iş durdurma eylemi ve grev gerçekleştirilmiştir. Ücret artışı istekleri çalışma sürelerinin fazlalığından kaynaklı şikâyetler işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin sorunlar ve mezhepsel sorunlar grevlerin nedenleri arasında sayılabilir. Grevlerin bir kısmı isteklerin işveren tarafından kabul edilmesiyle sonuçlanırken bazı grevler mahkemelere taşınmış bir kısmı ise kolluk kuvvetlerinin grevdeki işçilere saldırmasıyla sonuçlanmıştır.1950 1960 döneminde grev ve toplu sözleşme hakkını vermeye yanaşmayan DP iktidarları işçilerin desteğinin devamını sağlamak amacıyla bireysel hakları ilgilendiren yasal düzenlemelere ağırlık vermişlerdir. Bireysel iş ilişkileri alanında çok sayıda yasa tüzük ve yönetmelik çıkarılmış olmasına rağmen bazı ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı tam olarak uygulamaya geçirilememiştir. İş Kanunu ile haftalık çalışma süresi 48 saat olarak belirlenmiş olmasına karşın bu sınırları aşan çalışma süreleri uygulanmış işçiler bazı işkollarında günde 11- 12 saat ve fazla çalışma ücreti almaksızın çalıştırılmışlardır. 1950 öncesine göre azalmakla birlikte çocuk işçi ücretlerinin düşük olması nedeniyle çalışma yaşma ilişkin sorunlar da gündemdeki yerini korumaya devam etmiştir. Sigortalı işçi sayısındaki artışa paralel olarak sağlık kurumları sayısının yeterince artmaması ise işçiler arasında şikâyetlerin artmasına yol açmıştır. Bazı işçiler de tütün mensucat ve maden işletmelerinde gerekli önlemler alınmadığı için tüberkülozun artmasından yakınmışlardır.

1980'lerin başlangıcından itibaren varlığını hissettirmeye başlayan neo-liberal politikalar, son 30 yılda global ölçekle bütün sonuçlarıyla toplumsal alanı etkisi altına almıştır. Sosyal devlet kazanımlarını yok etmek amacıyla sınıf mücadelelerinin üzerinde yaratılan baskılar ve özelleştirme furyası gibi uygulamalar, yeni dönem İktisadî politikalarının uygulama araçları haline gelmiştir. Ağırlıklı olarak özelleştirme işlemlerinin hızlandırılması gündeme getirilmiş ve söz konusu sürecin hız kazanmasına yönelik siyasî ve İktisadî yaptırımlar azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gündemine dahil edilmiştir. Bunun ötesinde, sosyal devlet döneminde işçi sınıfı ve diğer emekçi kesimin çıkarlarına yönelik olarak uygulamaya sokulan sosyal programların içeriğinin daraltılması ya da tümüyle kaldırılması 1980 sonrası uygulamaların temel hedefi haline dönüştürülmüştür. İç ve dış dinamiklerin etkisiyle II. Dünya Savaşı sonrasında çalışma hayatına yeni bir biçim verme zorunluluğu ortaya çıkmış. Bu amaçla 1947'de Sendikalar Kanunu çıkarılmıştır. 1936 tarihli İş Kanunumda olduğu gibi devletin çalışma ilişkilerini tek taraflı olarak sermaye lehine ve emekçiler aleyhine düzenleme eğilimi bu kanunla da sürdürülmüştür. Bütün olumsuzluklara rağmen Sendikalar Kanunu'nun çıkarılmasıyla işçiler arasında örgütlenme çabaları hız kazanmıştır. 1950 1960 döneminde sendikalı işçi sayısı yaklaşık altı kat artmış 1952 yılında kurulan ve dönemin tek işçi konfederasyonu olma niteliği taşıyan Türk İş ise tüm işçi sendikalarını bünyesinde barındırmıştır. Muhalefet döneminde ve iktidarının başlangıç yıllarında işçi hareketleriyle yakın bir ilişki içerisine giren ve grev hakkını savunan Demokrat Parti toplu ilişkiler alanında giderek otoriter bir görünüm kazanmıştır. İş Kanunu ve Sendikalar Kanunu ile grev yasaklandığından önemli ölçüde işlevsiz duruma getirilmiş olan sendikalar işçiler tarafından yeterince desteklenmemiştir. Dönem içerisinde sendikal etkinliklerin sınırlı kalmasına karşın limanlarda yükleme boşaltma işçileri çimento işçileri mensucat dokuma ve çırçır işçileri inşaat işçileri temizlik işçileri değirmen ve fırın işçilerin karayolları işçileri şoförler ve hayat kadınları çok sayıda iş durdurma eylemi ve grev gerçekleştirilmiştir. Ücret artışı istekleri çalışma sürelerinin fazlalığından kaynaklı şikâyetler işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin sorunlar ve mezhepsel sorunlar grevlerin nedenleri arasında sayılabilir. Grevlerin bir kısmı isteklerin işveren tarafından kabul edilmesiyle sonuçlanırken bazı grevler mahkemelere taşınmış bir kısmı ise kolluk kuvvetlerinin grevdeki işçilere saldırmasıyla sonuçlanmıştır.1950 1960 döneminde grev ve toplu sözleşme hakkını vermeye yanaşmayan DP iktidarları işçilerin desteğinin devamını sağlamak amacıyla bireysel hakları ilgilendiren yasal düzenlemelere ağırlık vermişlerdir. Bireysel iş ilişkileri alanında çok sayıda yasa tüzük ve yönetmelik çıkarılmış olmasına rağmen bazı ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı tam olarak uygulamaya geçirilememiştir. İş Kanunu ile haftalık çalışma süresi 48 saat olarak belirlenmiş olmasına karşın bu sınırları aşan çalışma süreleri uygulanmış işçiler bazı işkollarında günde 11- 12 saat ve fazla çalışma ücreti almaksızın çalıştırılmışlardır. 1950 öncesine göre azalmakla birlikte çocuk işçi ücretlerinin düşük olması nedeniyle çalışma yaşma ilişkin sorunlar da gündemdeki yerini korumaya devam etmiştir. Sigortalı işçi sayısındaki artışa paralel olarak sağlık kurumları sayısının yeterince artmaması ise işçiler arasında şikâyetlerin artmasına yol açmıştır. Bazı işçiler de tütün mensucat ve maden işletmelerinde gerekli önlemler alınmadığı için tüberkülozun artmasından yakınmışlardır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat