Turna Nereden Gelirsin?

Stok Kodu:
9786055753184
Boyut:
13.00x20.00
Sayfa Sayısı:
335
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2012-10
Çeviren:
Silva Kuyumcuyan
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Orijinal Adı:
Gırung Usdi Gukas
Kategori:
9786055753184
396194
Turna Nereden Gelirsin?
Turna Nereden Gelirsin?
26.00
Sadece kendi anamızın sütünü emmek de şart değildi bizim için. O yok muydu? Köydeysek hangi evde emziren bir kadın varsa, süt versin diye bizi oraya götürürlerdi. Tarlalarda gene öyle. Ermeni yoksa, Türk, Kürt, Kızılbaş olsun, bizi kucağına verir, emzirtirlerdi. Severek yaparlardı. Allah'tan korkarlardı. Esirgeyecek olsalar Allah cezalandırırdı onları, affetmezdi. Yüzlerce yıllık baba evimizi yıkmayacağız. Biz İstanbullu olamayız... Eğin'deki Jamgoçyan, Divrig'deki Hayranyan, Arapkir'deki Hanesyan, Çemişgezek'teki Garmiyan, Şebinkarahisar'daki Aynacıyan, Erzincan'daki Der-Istepanyan o kadar zenginler, neden göç etmiyorlar? Bir ev ağaca benzer. Ağacı söküp, başka bir yere götürür koyarsan yüzde bir tutar, yüzde doksan dokuz kurur. Biz evimizi kurutmayız, kapatmayız. Beddua alırız, sülale darmadağın olur, söner. Sılo dinlemesine dinliyordu ama anlattıklarının çoğunu biliyordu: Yüzbaşı Sadullah'ın vergi toplamadaki insafsızlığı, Erzincan'daki Dördüncü Ordu'nun getirdiği hevaleler, köyleri kuşatması, para istemesi, muhtarları dövmesi... Karadeniz'e yaklaşıyorlardı. Bir Rum köyünden, Asarcık'tan, dağa, Eğribel'e çıktılar... Tamdere'ye geldiler, sonra Üçsu, sonra Kulakkaya'ya. Toprak, bitki örtüsü, yüzler değişti. Türkleri, Lazları, Rumları gördüler orada.
Sadece kendi anamızın sütünü emmek de şart değildi bizim için. O yok muydu? Köydeysek hangi evde emziren bir kadın varsa, süt versin diye bizi oraya götürürlerdi. Tarlalarda gene öyle. Ermeni yoksa, Türk, Kürt, Kızılbaş olsun, bizi kucağına verir, emzirtirlerdi. Severek yaparlardı. Allah'tan korkarlardı. Esirgeyecek olsalar Allah cezalandırırdı onları, affetmezdi. Yüzlerce yıllık baba evimizi yıkmayacağız. Biz İstanbullu olamayız... Eğin'deki Jamgoçyan, Divrig'deki Hayranyan, Arapkir'deki Hanesyan, Çemişgezek'teki Garmiyan, Şebinkarahisar'daki Aynacıyan, Erzincan'daki Der-Istepanyan o kadar zenginler, neden göç etmiyorlar? Bir ev ağaca benzer. Ağacı söküp, başka bir yere götürür koyarsan yüzde bir tutar, yüzde doksan dokuz kurur. Biz evimizi kurutmayız, kapatmayız. Beddua alırız, sülale darmadağın olur, söner. Sılo dinlemesine dinliyordu ama anlattıklarının çoğunu biliyordu: Yüzbaşı Sadullah'ın vergi toplamadaki insafsızlığı, Erzincan'daki Dördüncü Ordu'nun getirdiği hevaleler, köyleri kuşatması, para istemesi, muhtarları dövmesi... Karadeniz'e yaklaşıyorlardı. Bir Rum köyünden, Asarcık'tan, dağa, Eğribel'e çıktılar... Tamdere'ye geldiler, sonra Üçsu, sonra Kulakkaya'ya. Toprak, bitki örtüsü, yüzler değişti. Türkleri, Lazları, Rumları gördüler orada.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat