“(…) Bir erkekten daha güçlü, bir çocuktan daha saf, hiç kimseye benzemeyen kendine has bir yaradılıştaydı.” Kız kardeşi Charlotte'un gözünde Emily Bronte. Tek romanı Uğultulu Tepeler, 1848 yılında otuz yaşında ölmeden bir yıl önce yayınlandı. O da İngiliz dilinde yazılan en müthiş ve de eşi benzeri olmayan kendine has bir eserdir. Catherene Earnshaw'un, kara yağız Heathcliff'in bu karanlık ve unutulmaz öyküsü, “kırsala özgü, yabanıl ve bir funda kökü kadar iç içe girmiş giriftliktedir”. Ve Emily Bronte'de onların günden güne derinleşen aşklarını öyle gerçekçi, öyle büyük bir düş gücü ve duygu yoğunluğuyla anlatır ki, bu anlatım, Yorkshire kırsalında geçen sıradan bir öyküye antik çağ trajedilerindeki enginliği ve yalınlığı kazandırır.
“(…) Bir erkekten daha güçlü, bir çocuktan daha saf, hiç kimseye benzemeyen kendine has bir yaradılıştaydı.” Kız kardeşi Charlotte'un gözünde Emily Bronte. Tek romanı Uğultulu Tepeler, 1848 yılında otuz yaşında ölmeden bir yıl önce yayınlandı. O da İngiliz dilinde yazılan en müthiş ve de eşi benzeri olmayan kendine has bir eserdir. Catherene Earnshaw'un, kara yağız Heathcliff'in bu karanlık ve unutulmaz öyküsü, “kırsala özgü, yabanıl ve bir funda kökü kadar iç içe girmiş giriftliktedir”. Ve Emily Bronte'de onların günden güne derinleşen aşklarını öyle gerçekçi, öyle büyük bir düş gücü ve duygu yoğunluğuyla anlatır ki, bu anlatım, Yorkshire kırsalında geçen sıradan bir öyküye antik çağ trajedilerindeki enginliği ve yalınlığı kazandırır.