" Bize kalan sessizliğin başkaldırısıdır. Bir başka deyişle arayışı yaşamak. Bu sürece ince ince bir hüznün eşlik etse de arayışı var kılmak. Hüznün eşliği arayış sürecinin doğası gereğidir belki de. Çünkü arayış büyük ölçüde raslansaldır. Öte yandan özgür yaşam istenci, bireysel varoluş etiği, kişisel eylem egemenliği bir zorunluluk. Yani yaşama zorunluluğumuzun arayışımızın kendiliğindenliğine ve raslansallığına başkaldırısıdır hüzün.
Üstelik kadim dönemden, tarihten elenerek gelmiş bir hüzün de değil bu, çok daha yakınlardan yankılanan, 1970'li yılların kendine özgü, dili de dilsizliği de şiddet yüklü olan bir dildir sözkonusu olan. Bu özgün duyarlığı yitirmemek belki de önemli çıkış yollarından biridir. Modern hapishanede herşeye rağmen yaşayabilmenin, varolabilmenin (ki bu direnmek demektir) olanağı. Ontolojik bir mevki. Tüm bilgisel gürültümüze karşın bir varlık mevkisi. Bir bireysel davranış etiği.."
" Bize kalan sessizliğin başkaldırısıdır. Bir başka deyişle arayışı yaşamak. Bu sürece ince ince bir hüznün eşlik etse de arayışı var kılmak. Hüznün eşliği arayış sürecinin doğası gereğidir belki de. Çünkü arayış büyük ölçüde raslansaldır. Öte yandan özgür yaşam istenci, bireysel varoluş etiği, kişisel eylem egemenliği bir zorunluluk. Yani yaşama zorunluluğumuzun arayışımızın kendiliğindenliğine ve raslansallığına başkaldırısıdır hüzün.
Üstelik kadim dönemden, tarihten elenerek gelmiş bir hüzün de değil bu, çok daha yakınlardan yankılanan, 1970'li yılların kendine özgü, dili de dilsizliği de şiddet yüklü olan bir dildir sözkonusu olan. Bu özgün duyarlığı yitirmemek belki de önemli çıkış yollarından biridir. Modern hapishanede herşeye rağmen yaşayabilmenin, varolabilmenin (ki bu direnmek demektir) olanağı. Ontolojik bir mevki. Tüm bilgisel gürültümüze karşın bir varlık mevkisi. Bir bireysel davranış etiği.."