Niçin Kazdağları adı verilmiş?
Birincisi, Türkler Orta Asya'daki “Kaz”ı kutsal kabul edip ayak çizgilerini “kazayağı” motifi yaparak onu kutsal bir sembol olarak kullanmışlar ve Anadolu'ya getirerek günümüze kadar taşımışlardır. Bu motif halı, kilim ve mezar taşlarında hâlâ kullanıla-gelmektedir. İkincisi bu dağda geçen Sarıkız efsanesinde, Sarıkız'ın kaz çobanlığı yapmış olmasına dayanmaktadır.
Alibey Kudar Hoca; oğulları Selim ve Orhan Kudar Beyler ile Kazdağları'nın yamaçlarında bulunan Tahtakuşlar Köyü'nde “Tahtakuşlar Etnoğrafya Galerisi” adlı bir müze kurmuş, eğitime adadığı ve ciddi bir hizmet aşkı ile noktaladığı o süreçten arta kalan bir ömrü, bu engin kültür hazinesini layıkıyla tanımaya ve tanıtmaya hasretmiştir. Bu yönde nice merhâleler aşarak başarıya ulaşmış bulunmaktadır. Bu önemli başarının kalıcı bir sembolü ise, antik nesnelerin teşhir edildiği sembolik bir çadır kapısı üzerindeki kitabede bulunan şu veciz ifadeler olmaktadır:
“Bu çadırı bir katır taşır, içindeki hatırı kırk katır taşıyamaz”
Yazarımız, Halid Yılmaz Eralp; doğa, tarih ve bir kültür hazinesi olan beldede, bilge kişi Alibey Kudar Hoca'nın etrafında Kazdağları'nda görevli Veteriner Hekim Hanzade Hanımı, Orman Mühendisi Serhat Kaşgarlı'yı, İlköğretim Müdürü Ali Yekta Beyi, Tarihçi Erdem Bey ve Türkolog Hande Hanımları bir araya getiriyor; derin bilgisi ve kendine has güzel üslubuyla yüce dağların o esrarlı zirveleri için onları konuşturuyor.
Çam usareleri yüklü sabah meltemleriyle duygulara kapılıp efsane dağın gizemli doruklarına kanat çırpan, oradan engin körfezin duruluğuna dalıp süzülen, yaşanan nice çağlar ılgıt ılgıt halelenen Kazdağları'nda bir gönül yolculuğuna ne dersiniz…
Niçin Kazdağları adı verilmiş?
Birincisi, Türkler Orta Asya'daki “Kaz”ı kutsal kabul edip ayak çizgilerini “kazayağı” motifi yaparak onu kutsal bir sembol olarak kullanmışlar ve Anadolu'ya getirerek günümüze kadar taşımışlardır. Bu motif halı, kilim ve mezar taşlarında hâlâ kullanıla-gelmektedir. İkincisi bu dağda geçen Sarıkız efsanesinde, Sarıkız'ın kaz çobanlığı yapmış olmasına dayanmaktadır.
Alibey Kudar Hoca; oğulları Selim ve Orhan Kudar Beyler ile Kazdağları'nın yamaçlarında bulunan Tahtakuşlar Köyü'nde “Tahtakuşlar Etnoğrafya Galerisi” adlı bir müze kurmuş, eğitime adadığı ve ciddi bir hizmet aşkı ile noktaladığı o süreçten arta kalan bir ömrü, bu engin kültür hazinesini layıkıyla tanımaya ve tanıtmaya hasretmiştir. Bu yönde nice merhâleler aşarak başarıya ulaşmış bulunmaktadır. Bu önemli başarının kalıcı bir sembolü ise, antik nesnelerin teşhir edildiği sembolik bir çadır kapısı üzerindeki kitabede bulunan şu veciz ifadeler olmaktadır:
“Bu çadırı bir katır taşır, içindeki hatırı kırk katır taşıyamaz”
Yazarımız, Halid Yılmaz Eralp; doğa, tarih ve bir kültür hazinesi olan beldede, bilge kişi Alibey Kudar Hoca'nın etrafında Kazdağları'nda görevli Veteriner Hekim Hanzade Hanımı, Orman Mühendisi Serhat Kaşgarlı'yı, İlköğretim Müdürü Ali Yekta Beyi, Tarihçi Erdem Bey ve Türkolog Hande Hanımları bir araya getiriyor; derin bilgisi ve kendine has güzel üslubuyla yüce dağların o esrarlı zirveleri için onları konuşturuyor.
Çam usareleri yüklü sabah meltemleriyle duygulara kapılıp efsane dağın gizemli doruklarına kanat çırpan, oradan engin körfezin duruluğuna dalıp süzülen, yaşanan nice çağlar ılgıt ılgıt halelenen Kazdağları'nda bir gönül yolculuğuna ne dersiniz…