Türk şiirinde hikemî tarzın en büyük temsilcisi Nâbî'nin, Divanında yer alan “Mesnevî Der-Senâ-kârî-i Sultân Muhammed Hân Müzeyyel Be-Medh-i Musâhib Mustafâ Paşa” başlıklı mesnevisi, şairi İstanbul'da tanıtan, yüzüne devlet kapısını açan ve sonraki şiirlerinin bir prototipini teşkil eden müstakil bir eser görünümündedir. Bu mesnevide şair, Urfa'dan İstanbul'a geliş öyküsünü ve burada Musahip Mustafa Paşa ile karşılaşmasına kadar geçen süre içinde yaşadıklarını anlatır.
İstanbul'a geldikten sonra kaleme alınan bilinen bu ilk manzume, Nâbî'nin hayatının dönüm noktası oluşturmuştur. Taşradan gelen bir şairin, kendini edebî çevrelere kabul ettirebilme adına bütün hünerini sergilediği mesnevinin yorumlanmaya gayret gösterildiği bu çalışmanın edebiyat dünyamıza yararlı olması en büyük arzumuzdur
Türk şiirinde hikemî tarzın en büyük temsilcisi Nâbî'nin, Divanında yer alan “Mesnevî Der-Senâ-kârî-i Sultân Muhammed Hân Müzeyyel Be-Medh-i Musâhib Mustafâ Paşa” başlıklı mesnevisi, şairi İstanbul'da tanıtan, yüzüne devlet kapısını açan ve sonraki şiirlerinin bir prototipini teşkil eden müstakil bir eser görünümündedir. Bu mesnevide şair, Urfa'dan İstanbul'a geliş öyküsünü ve burada Musahip Mustafa Paşa ile karşılaşmasına kadar geçen süre içinde yaşadıklarını anlatır.
İstanbul'a geldikten sonra kaleme alınan bilinen bu ilk manzume, Nâbî'nin hayatının dönüm noktası oluşturmuştur. Taşradan gelen bir şairin, kendini edebî çevrelere kabul ettirebilme adına bütün hünerini sergilediği mesnevinin yorumlanmaya gayret gösterildiği bu çalışmanın edebiyat dünyamıza yararlı olması en büyük arzumuzdur