İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan "Martin Walser", 1927 yılında doğdu. Hermann Hesse Ödülünü (1965) ve Georg Büchner Ödülünü (1981) aldı. "Martin Walser", romancılığının yanısıra seçkin bir oyun yazarı ve saygın bir denemeci. "Yamalı Evlilikler"in kahramanı Hans Beumann yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra, savaş sonrası sanayi devrimini yaşayan ve bütün özellikleriyle katıksız "Alman" olan Philippsburg kentine gelir ve "yaşamın içine girer". Kentin avukatları, politikacıları, gazetecileri, radyocuları, televizyoncuları ve sanayicileriyle tanışır ve sınıf atlayarak onların içine karışır. Bu "sözde" dengeli dünyada, bütün ilişkiler yapaydır ve evliliklerin çoğu, her türlü pisliğe karşın, sürmektedir: Kimi hırs yüzünden, kimi alışkanlıktan, kimileri de toplumsal baskının yarattığı korkuyla. Bu dünyaya önce çekingen davranışlarla katılan yeni kentli Beumann, kısa sürede değişir ve başarılı bir işadamı olına yoluna girer. Karl Korn'un da dediği gibi, "Martin Walser saldırmıyor, aksine toplumsal çarpıklığın üzerine parmak basıyor."
İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan "Martin Walser", 1927 yılında doğdu. Hermann Hesse Ödülünü (1965) ve Georg Büchner Ödülünü (1981) aldı. "Martin Walser", romancılığının yanısıra seçkin bir oyun yazarı ve saygın bir denemeci. "Yamalı Evlilikler"in kahramanı Hans Beumann yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra, savaş sonrası sanayi devrimini yaşayan ve bütün özellikleriyle katıksız "Alman" olan Philippsburg kentine gelir ve "yaşamın içine girer". Kentin avukatları, politikacıları, gazetecileri, radyocuları, televizyoncuları ve sanayicileriyle tanışır ve sınıf atlayarak onların içine karışır. Bu "sözde" dengeli dünyada, bütün ilişkiler yapaydır ve evliliklerin çoğu, her türlü pisliğe karşın, sürmektedir: Kimi hırs yüzünden, kimi alışkanlıktan, kimileri de toplumsal baskının yarattığı korkuyla. Bu dünyaya önce çekingen davranışlarla katılan yeni kentli Beumann, kısa sürede değişir ve başarılı bir işadamı olına yoluna girer. Karl Korn'un da dediği gibi, "Martin Walser saldırmıyor, aksine toplumsal çarpıklığın üzerine parmak basıyor."