Yaratan'ın sureti olmak üzere yaratılmış olan insan, bu çok önemli görevine öncelikle "ben için alma noktası olan" o düşmüşlük düzeyinde başlamaktadır. Ve muhakkak öncelikle eksikliğin farkındalığı olmalıdır ki, bu farkındalıkta bir gayret ortaya çıksın ve bu gayrette, yukarıdan verilen lütufla buluşarak yaşamın doğal akışını ve sürekli ışımasını oluşturabilsin.
İşte, bu ışımada düşünce ancak işlev ve söylevin bütünlüğünde, kendi varlığını çıkış kaynağının tamlığına yeniden taşıyabilmektedir. Oysa bugün dünyamızda birçok insan için düşünce, işlev ve söylev sürekli birbirleriyle çelişki içindedir. Doğal olarak dünyanın bu denli ilerlemesine karşın hala "egoların çekişmesindeki" o büyük problemler, kinler, nefretler, savaşlar daha da büyüyerek devam edip durmaktadır.
Elbette böyle bir çelişki içinde; değil kişi kendi eksikliğini algılamak, dünyasını ve dolayısı ile hayatını dahi, anlık algılar dışında algılayabilecek bir konumda değildir. Buna bağlı olarak da, yaşanılan yaşamlar sadece dar alan paslaşmaları içindedir. Bu dar alanlar içinde de yaşam ancak gözle görülenin ve hissedilenin, yine görülme ve hissetme çerçevesi içinde, kişinin yine kendine ait olan filtreleri içinde değerlendirilmesinde yaşanmaktadır
Yaratan'ın sureti olmak üzere yaratılmış olan insan, bu çok önemli görevine öncelikle "ben için alma noktası olan" o düşmüşlük düzeyinde başlamaktadır. Ve muhakkak öncelikle eksikliğin farkındalığı olmalıdır ki, bu farkındalıkta bir gayret ortaya çıksın ve bu gayrette, yukarıdan verilen lütufla buluşarak yaşamın doğal akışını ve sürekli ışımasını oluşturabilsin.
İşte, bu ışımada düşünce ancak işlev ve söylevin bütünlüğünde, kendi varlığını çıkış kaynağının tamlığına yeniden taşıyabilmektedir. Oysa bugün dünyamızda birçok insan için düşünce, işlev ve söylev sürekli birbirleriyle çelişki içindedir. Doğal olarak dünyanın bu denli ilerlemesine karşın hala "egoların çekişmesindeki" o büyük problemler, kinler, nefretler, savaşlar daha da büyüyerek devam edip durmaktadır.
Elbette böyle bir çelişki içinde; değil kişi kendi eksikliğini algılamak, dünyasını ve dolayısı ile hayatını dahi, anlık algılar dışında algılayabilecek bir konumda değildir. Buna bağlı olarak da, yaşanılan yaşamlar sadece dar alan paslaşmaları içindedir. Bu dar alanlar içinde de yaşam ancak gözle görülenin ve hissedilenin, yine görülme ve hissetme çerçevesi içinde, kişinin yine kendine ait olan filtreleri içinde değerlendirilmesinde yaşanmaktadır