"Babam, hiç bilmediği bir dünyaya sürgün edilmiş bir kral kadar huzursuzdu." diyor Arno Geiger. Alzheimer olan babasının kralı olduğu dünyasını yavaş yavaş yitirişini anlattığı kitaba başka bir isim hiç düşünmemiş bu yüzden. Avusturyalı yazar Arno Geiger ünü ülkesini ve kıtasını aşan bu samimi anlatıyla dünyada yaklaşık 25 milyon insanın anılarından sürülmüş hayatına dokunuyor. Avusturya'nın seçkin John Beer Literaturpreis edebiyat ödülüne layık görülen kitap Avrupa edebiyatının seçkin örneklerinden biri. Roman ve radyo oyunlarıyla tanınan Arno Geiger Yaşlı Kralın Sürgünü ile babasının yavaş yavaş yitirdiği anları yakalamaya çalışırken okurlarıyla birlikte, ailesinin dünyasına seyahat ediyor. Anılarını avucunda tutmaya çalışan, çocuklarını unutan beynine rağmen onları bir his olarak kalbinde yaşatan, ağaçları ve diş fırçalamayı "ilk kez" gören 90 yıllık bu ömür, her okurun hayatına bir yerden değecek...
"Baba, bak bunlar kendi ellerinle yaptığın bahçe duvarları."
"Doğru, yanıma alayım."
"Ama onları yanında götüremezsin!"
"Bundan daha kolay ne var!"
"Bu olmaz baba!"
"Sana olup olmayacağını göstereceğim."
"Ama baba! Hey! Hey! Bu olmaz! Bana açıklar mısın sen evdeyken nasıl eve götürebilirsin?"
"Hiçbir şey anlamıyorum."
"Sen evdesin ama eve gitmek istiyorsun. Evdeyken eve gidilemez."
"Pratikte söylediğin şey doğru!"
"O zaman?"
"Senin gibi detayla o kadar çok ilgilenmiyorum ben."
"Babam, hiç bilmediği bir dünyaya sürgün edilmiş bir kral kadar huzursuzdu." diyor Arno Geiger. Alzheimer olan babasının kralı olduğu dünyasını yavaş yavaş yitirişini anlattığı kitaba başka bir isim hiç düşünmemiş bu yüzden. Avusturyalı yazar Arno Geiger ünü ülkesini ve kıtasını aşan bu samimi anlatıyla dünyada yaklaşık 25 milyon insanın anılarından sürülmüş hayatına dokunuyor. Avusturya'nın seçkin John Beer Literaturpreis edebiyat ödülüne layık görülen kitap Avrupa edebiyatının seçkin örneklerinden biri. Roman ve radyo oyunlarıyla tanınan Arno Geiger Yaşlı Kralın Sürgünü ile babasının yavaş yavaş yitirdiği anları yakalamaya çalışırken okurlarıyla birlikte, ailesinin dünyasına seyahat ediyor. Anılarını avucunda tutmaya çalışan, çocuklarını unutan beynine rağmen onları bir his olarak kalbinde yaşatan, ağaçları ve diş fırçalamayı "ilk kez" gören 90 yıllık bu ömür, her okurun hayatına bir yerden değecek...
"Baba, bak bunlar kendi ellerinle yaptığın bahçe duvarları."
"Doğru, yanıma alayım."
"Ama onları yanında götüremezsin!"
"Bundan daha kolay ne var!"
"Bu olmaz baba!"
"Sana olup olmayacağını göstereceğim."
"Ama baba! Hey! Hey! Bu olmaz! Bana açıklar mısın sen evdeyken nasıl eve götürebilirsin?"
"Hiçbir şey anlamıyorum."
"Sen evdesin ama eve gitmek istiyorsun. Evdeyken eve gidilemez."
"Pratikte söylediğin şey doğru!"
"O zaman?"
"Senin gibi detayla o kadar çok ilgilenmiyorum ben."