"Günücülük. Yani azim etmek. Azim etmek, yani mücadele etmek. O hedefe ben de varacağım demek... Günücülükte adam, ‘Ağabey onun var benim niye olmasın ya! Ben de çalışırım. Benim neyim eksik. Düşünürüm, koşarım, kovalarım, çalışırım!' der - ve neticede Hacılarlı'da bu var." "Afrika'daki adamları internet'ten, sanayi odalarından, ticaret odalarından oralardaki bizim Türk ataşelerinden buluyoruz... Ben Cezayir'e gittim Tunus'a gittim. Tunus'ta vardım ticari ataşenin yanına. Bayan da bir hanımefendiymiş. Çok da ilgilendi bizimle. Selamünaleyküm Aleykümselâm. Birer kilo da lokum almıştım. Artık çok zor değil yani, eskisi gibi değil." Anadolu kaplanları" ..."Yeşil sermaye"... "İslami Kalvinistler"... Bu tabirlerTürkiye'de 20./21. yüzyıl dönümünden beri sadece sosyal bilimlerin değil medyanın da moda deyişleri arasına girmiş durumda. Taşra şehirlerinin global piyasayla eklemlenen muhafazakâr-dindar girişimcileri kastediliyor bu tabirlerle. Elinizdeki kitap, moda tabirlerin cazip olduğu kadar kolaycı genellemelerine kapılmaksızın, işte bu olguyu mercek altına alıyor. Olgunun tipik bir örneğine bakıyor: Kayseri'nin kıyısında bir küçük kasaba iken, global piyasaya iş yapan bir merkeze dönüşen Hacılar'a tutuyor merceğini... Tipik bir kapitalistleşme ve modernleşme hikâyesi bu. Hırsla "hatta hınçla" çalışan pratik ve pragmatik bir kapitalist tipinin hikâyesi... Bir girişimci iştahının hikâyesi... Moda tabirlerin düşündürdüğü türden "kendine mahsus" bir hikâye değil. İlginçliği daha çok, modernizmin ve kapitalizmin nüfuz kudretini olanca canlılığıyla gösteriyor olmasında. Kurtuluş Cengiz, datasıyla, zengin mülakatlarıyla, ayrıntılı gözlemleriyle, teorik akıl yürütmesi ve keşif heyecanıyla, Türkiye'de modernleşme literatüründe köşe taşı olacak bir eser ortaya koyuyor.
"Günücülük. Yani azim etmek. Azim etmek, yani mücadele etmek. O hedefe ben de varacağım demek... Günücülükte adam, ‘Ağabey onun var benim niye olmasın ya! Ben de çalışırım. Benim neyim eksik. Düşünürüm, koşarım, kovalarım, çalışırım!' der - ve neticede Hacılarlı'da bu var." "Afrika'daki adamları internet'ten, sanayi odalarından, ticaret odalarından oralardaki bizim Türk ataşelerinden buluyoruz... Ben Cezayir'e gittim Tunus'a gittim. Tunus'ta vardım ticari ataşenin yanına. Bayan da bir hanımefendiymiş. Çok da ilgilendi bizimle. Selamünaleyküm Aleykümselâm. Birer kilo da lokum almıştım. Artık çok zor değil yani, eskisi gibi değil." Anadolu kaplanları" ..."Yeşil sermaye"... "İslami Kalvinistler"... Bu tabirlerTürkiye'de 20./21. yüzyıl dönümünden beri sadece sosyal bilimlerin değil medyanın da moda deyişleri arasına girmiş durumda. Taşra şehirlerinin global piyasayla eklemlenen muhafazakâr-dindar girişimcileri kastediliyor bu tabirlerle. Elinizdeki kitap, moda tabirlerin cazip olduğu kadar kolaycı genellemelerine kapılmaksızın, işte bu olguyu mercek altına alıyor. Olgunun tipik bir örneğine bakıyor: Kayseri'nin kıyısında bir küçük kasaba iken, global piyasaya iş yapan bir merkeze dönüşen Hacılar'a tutuyor merceğini... Tipik bir kapitalistleşme ve modernleşme hikâyesi bu. Hırsla "hatta hınçla" çalışan pratik ve pragmatik bir kapitalist tipinin hikâyesi... Bir girişimci iştahının hikâyesi... Moda tabirlerin düşündürdüğü türden "kendine mahsus" bir hikâye değil. İlginçliği daha çok, modernizmin ve kapitalizmin nüfuz kudretini olanca canlılığıyla gösteriyor olmasında. Kurtuluş Cengiz, datasıyla, zengin mülakatlarıyla, ayrıntılı gözlemleriyle, teorik akıl yürütmesi ve keşif heyecanıyla, Türkiye'de modernleşme literatüründe köşe taşı olacak bir eser ortaya koyuyor.