İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye, bugüne kadar yaşadığı en önemli dönüşümlerden birini geçirdi. Toplumsal hayatın bir çok alanında yaşanan bu çok boyutlu dönüşümün en önemli ayağı, kuşkusuz çok partili sisteme geçiş şeklinde yaşanan siyasi evrimdi. Serbest seçimlerin yapılma kararı ve 'gerçek' muhalefet partilerinin kurulmasına izin verilmesi, cumhuriyetin ilanından bu yana meşru alanın dışına atılan bir kavram olan muhafazakarlığın yeniden Türk siyasetine girmesine yol açtı. Türkiye'de günümüzde de büyük bir "sorun" olarak görülen muhafazakarlığın ortaya çıkış nedenleri ve toplum üzerindeki etkileri üzerine çok şey yazılıp çizilmesine rağmen, muhafazakar siyasetin Türk toplumuna has karakteri ve kökenlerini tanımlamak adına çok önemli bir husus atlandı. Bu da, siyasi hareketin üzerinde yeşerdiği toplumsal koşulların ve dallanıp budaklandığı tarihsel sürecin her nedense ihmal edilmesiydi. Bu çalışma Türk muhafazakarlığını anlamak adına bu boşluğu doldurma iddiasıyla hazırlandı. Öncelikle çalışmada 1946 ile 1960 yılları arasında Türkiye'nin yaşadığı ilk demokratikleşme deneyimi içerisinde ortaya çıkan muhafafazakarlığın yükseliş nedenlerini bulabilmek adına bu yıllarda toplum psikolojisine etki ettiği düşünülen tüm toplumsal olaylar ele alınmaya çalışıldı. Bunun yanında meşru bir siyasi akım olarak ilk defa bu yıllarda kendini "kuran" muhafazakar söylemin nitelikleri, kendine has özellikleri ve hangi durumlarda tarzını şiddetlendirdiği ya da yumuşattığı dönemin iki büyük partisi olan CHP ile DP'nin 14 yıl boyunca kullandıkları propaganda uygulamalarının mercek altına alınmasıyla ayrıntılı olarak incelendi. Bu şekilde toplumsal kökenleri belirlenmeye çalışılan Türkiye'deki muhafazakarlığın nedeninin ekonomi gibi tek bir faktöre bağlı olarak açıklanamayacağı da ortaya çıkmış oldu. Ana amacı muhafazakarlığın toplumsal nedenlerini ortaya koymak olan bu çalışma 1946 ile 1960 yılları arasında yaşanan tarihsel süreci bir bütün olarak incelemeye çalıştığı ölçüde, bu yılların bugüne kadar ihmal edilmiş toplumsal tarihine önemli bir malzeme de içeriyor. Tek parti döneminin ağır sanayiye önem veren politikalarının bir kenara bırakılarak tarıma yönelik sanayileşmeye ağırlık verilmesine toplum nasıl bakıyordu? Planlama, sadece ABD'li iktisatçıların tasarladığı bir araç mıydı? Ve 1960 darbesi sadece "halk için halka rağmen" olarak açıklanabilecek bir süreç miydi? Kitapta muhafazakarlığın nedenlerinin dışında, bu sorulara da yanıt aranmaya çalışılmıştır...
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye, bugüne kadar yaşadığı en önemli dönüşümlerden birini geçirdi. Toplumsal hayatın bir çok alanında yaşanan bu çok boyutlu dönüşümün en önemli ayağı, kuşkusuz çok partili sisteme geçiş şeklinde yaşanan siyasi evrimdi. Serbest seçimlerin yapılma kararı ve 'gerçek' muhalefet partilerinin kurulmasına izin verilmesi, cumhuriyetin ilanından bu yana meşru alanın dışına atılan bir kavram olan muhafazakarlığın yeniden Türk siyasetine girmesine yol açtı. Türkiye'de günümüzde de büyük bir "sorun" olarak görülen muhafazakarlığın ortaya çıkış nedenleri ve toplum üzerindeki etkileri üzerine çok şey yazılıp çizilmesine rağmen, muhafazakar siyasetin Türk toplumuna has karakteri ve kökenlerini tanımlamak adına çok önemli bir husus atlandı. Bu da, siyasi hareketin üzerinde yeşerdiği toplumsal koşulların ve dallanıp budaklandığı tarihsel sürecin her nedense ihmal edilmesiydi. Bu çalışma Türk muhafazakarlığını anlamak adına bu boşluğu doldurma iddiasıyla hazırlandı. Öncelikle çalışmada 1946 ile 1960 yılları arasında Türkiye'nin yaşadığı ilk demokratikleşme deneyimi içerisinde ortaya çıkan muhafafazakarlığın yükseliş nedenlerini bulabilmek adına bu yıllarda toplum psikolojisine etki ettiği düşünülen tüm toplumsal olaylar ele alınmaya çalışıldı. Bunun yanında meşru bir siyasi akım olarak ilk defa bu yıllarda kendini "kuran" muhafazakar söylemin nitelikleri, kendine has özellikleri ve hangi durumlarda tarzını şiddetlendirdiği ya da yumuşattığı dönemin iki büyük partisi olan CHP ile DP'nin 14 yıl boyunca kullandıkları propaganda uygulamalarının mercek altına alınmasıyla ayrıntılı olarak incelendi. Bu şekilde toplumsal kökenleri belirlenmeye çalışılan Türkiye'deki muhafazakarlığın nedeninin ekonomi gibi tek bir faktöre bağlı olarak açıklanamayacağı da ortaya çıkmış oldu. Ana amacı muhafazakarlığın toplumsal nedenlerini ortaya koymak olan bu çalışma 1946 ile 1960 yılları arasında yaşanan tarihsel süreci bir bütün olarak incelemeye çalıştığı ölçüde, bu yılların bugüne kadar ihmal edilmiş toplumsal tarihine önemli bir malzeme de içeriyor. Tek parti döneminin ağır sanayiye önem veren politikalarının bir kenara bırakılarak tarıma yönelik sanayileşmeye ağırlık verilmesine toplum nasıl bakıyordu? Planlama, sadece ABD'li iktisatçıların tasarladığı bir araç mıydı? Ve 1960 darbesi sadece "halk için halka rağmen" olarak açıklanabilecek bir süreç miydi? Kitapta muhafazakarlığın nedenlerinin dışında, bu sorulara da yanıt aranmaya çalışılmıştır...