Köy Kaframı, Selçululardan Osmanlı İmparatorluğuna, hatta Cumhuriyet'e kadar zihinlere oturmuş değildi. Köylümüz kendi kabuğu içinde kendi kaderini dövüyordu. Özellikle Osmanlı'nın işgalci politikası nedeniyle arka arkaya girilen savaşlar, büyük ölçüde kuvvet, insan ve toprak kaybına neden olmuş, bu durum köy yaşamını sefillik boyutuna indirmişti.
Birinci Dünya Savaşı sonunda işgale uğrayan Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlattığı Kurtuluş savaşını zaferle bitirip Cumhuriyeti ilan etti. Halk aç yorgun perişan kalmıştı. Cumhuriyet'in kurucuları, Birinci Dünya Savaşını kaybetmenin gerçek nedenini geri kalmışlığımıza bağlıyordu. Gerçekten de galipler, bilimde, fende ve teknikte bizden ilerdeydiler. O halde öncelikle yapılacak iş, bilim ve teknolojide ilerlemekti. Bu ise her şeyden önce halkın okutulmasıyla sağlanabilirdi. Ülke nüfusunun yüzde 80'den fazlası köylü olup okumasız yazmasızdı. 40.000 köyün 32.000'i okulsuz ve öğretmensizdi köylünün okutulması için ivedi önlemler almak gerekiyordu. Önce her köyde bir okul, hemen ardından, her okula bir öğretmen…
Bu amaçla önce eğitmen kursları sonra köy enstitüleri açıldı ( 1940) Kendine özgü bir eğitim düzeni uygulayan köy enstitülerinde köyün yaşam ufkuna yeni bir bakış getirecek 8 bin 700 eğitmen, 17.000 öğretmen yetiştirildi. Üretime dayalı bir eğitim için her köye bir öğretmen atandı. Karasabanın ardından çekilip çıkarılan köy gençlerinin, özellikle kendi köylerine öğretmen olmalarına dikkat edildi. Bu öğretmenler tarımda, sanatta, fen ve edebiyatta değerli eleman oldular. Okudular, okuttular,öğrendiler, öğrettiler. Yazdılar, yazar oldular. Hatta kendileri gibi yazarlar yetiştirdiler. Bu kitapta 65 Köy Enstitülü yazarın yaşamları ve yapıtlarından seçmeler yer alıyor. Yararlı olacağı umuduyla okurlarımıza sunuyoruz.
Köy Kaframı, Selçululardan Osmanlı İmparatorluğuna, hatta Cumhuriyet'e kadar zihinlere oturmuş değildi. Köylümüz kendi kabuğu içinde kendi kaderini dövüyordu. Özellikle Osmanlı'nın işgalci politikası nedeniyle arka arkaya girilen savaşlar, büyük ölçüde kuvvet, insan ve toprak kaybına neden olmuş, bu durum köy yaşamını sefillik boyutuna indirmişti.
Birinci Dünya Savaşı sonunda işgale uğrayan Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlattığı Kurtuluş savaşını zaferle bitirip Cumhuriyeti ilan etti. Halk aç yorgun perişan kalmıştı. Cumhuriyet'in kurucuları, Birinci Dünya Savaşını kaybetmenin gerçek nedenini geri kalmışlığımıza bağlıyordu. Gerçekten de galipler, bilimde, fende ve teknikte bizden ilerdeydiler. O halde öncelikle yapılacak iş, bilim ve teknolojide ilerlemekti. Bu ise her şeyden önce halkın okutulmasıyla sağlanabilirdi. Ülke nüfusunun yüzde 80'den fazlası köylü olup okumasız yazmasızdı. 40.000 köyün 32.000'i okulsuz ve öğretmensizdi köylünün okutulması için ivedi önlemler almak gerekiyordu. Önce her köyde bir okul, hemen ardından, her okula bir öğretmen…
Bu amaçla önce eğitmen kursları sonra köy enstitüleri açıldı ( 1940) Kendine özgü bir eğitim düzeni uygulayan köy enstitülerinde köyün yaşam ufkuna yeni bir bakış getirecek 8 bin 700 eğitmen, 17.000 öğretmen yetiştirildi. Üretime dayalı bir eğitim için her köye bir öğretmen atandı. Karasabanın ardından çekilip çıkarılan köy gençlerinin, özellikle kendi köylerine öğretmen olmalarına dikkat edildi. Bu öğretmenler tarımda, sanatta, fen ve edebiyatta değerli eleman oldular. Okudular, okuttular,öğrendiler, öğrettiler. Yazdılar, yazar oldular. Hatta kendileri gibi yazarlar yetiştirdiler. Bu kitapta 65 Köy Enstitülü yazarın yaşamları ve yapıtlarından seçmeler yer alıyor. Yararlı olacağı umuduyla okurlarımıza sunuyoruz.