Yurttaşlık kurumunu sosyoloji disiplininin konusu haline getiren Marshall, İngiltere deneyimine referansla yurttaşlığın tarihsel gelişim sürecini bizlere aktarırken, yurttaşlığın üç farklı tarihsel eksenden geçerek kurumsallaştığını söyler. Bu eksenler medeni haklar, siyasal haklar ve sosyal haklar eksenleridir. Hiç şüphesiz, bugüne gelindiğinde bu eksenlerin sayıca arttığına tanık olmaktayız. Kitabın ikinci bölümünde Tom Bottomore, üçüncü bölümünde ise Ayhan Kaya bu konuya ayrıca dikkat çekiyor. Bottomore özellikle kapitalizm, toplumsal sınıflar ve yurttaşlık kurumu arasındaki ilişkileri daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirirken, Ayhan Kaya özellikle Batı Avrupa'da yaşanan örneklerden yola çıkarak etnik azınlıklar ve kültürel yurttaşlık haklarına ilişkin bir değerlendirme sunuyor. Özellikle yurttaşlık ve çok kültürlülük türü tartışmalar, 1990'lı yılların başlangıcında Türkiye'nin gündemine oturmuşlardır. Ancak, ne yazık ki, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 1992 yılında Macaristan gezisi sırasında ifade ettiği 'anayasal yurttaşlık' ve daha sonra tartışılan 'çok kültürlülük' gibi kavramlar bugün artık güncelliklerini yitirmişlerdir. Ülkemizde yaşanan sorunların çözüm sürecinin hızlandırılması, ciddi bir şekilde sarsılan sosyal adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü, haklar, ödevler ve güven gibi unsurlara yeniden işlerlik kazandırılmasıyla mümkündür.
Yurttaşlık kurumunu sosyoloji disiplininin konusu haline getiren Marshall, İngiltere deneyimine referansla yurttaşlığın tarihsel gelişim sürecini bizlere aktarırken, yurttaşlığın üç farklı tarihsel eksenden geçerek kurumsallaştığını söyler. Bu eksenler medeni haklar, siyasal haklar ve sosyal haklar eksenleridir. Hiç şüphesiz, bugüne gelindiğinde bu eksenlerin sayıca arttığına tanık olmaktayız. Kitabın ikinci bölümünde Tom Bottomore, üçüncü bölümünde ise Ayhan Kaya bu konuya ayrıca dikkat çekiyor. Bottomore özellikle kapitalizm, toplumsal sınıflar ve yurttaşlık kurumu arasındaki ilişkileri daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirirken, Ayhan Kaya özellikle Batı Avrupa'da yaşanan örneklerden yola çıkarak etnik azınlıklar ve kültürel yurttaşlık haklarına ilişkin bir değerlendirme sunuyor. Özellikle yurttaşlık ve çok kültürlülük türü tartışmalar, 1990'lı yılların başlangıcında Türkiye'nin gündemine oturmuşlardır. Ancak, ne yazık ki, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 1992 yılında Macaristan gezisi sırasında ifade ettiği 'anayasal yurttaşlık' ve daha sonra tartışılan 'çok kültürlülük' gibi kavramlar bugün artık güncelliklerini yitirmişlerdir. Ülkemizde yaşanan sorunların çözüm sürecinin hızlandırılması, ciddi bir şekilde sarsılan sosyal adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü, haklar, ödevler ve güven gibi unsurlara yeniden işlerlik kazandırılmasıyla mümkündür.