"İnsan, Doğu'da olduğunu neye bakarak anlayabiliyordu? Aynı kahveler, aynı yüzler, aynı barışçıl devinimsizlik... Bununla birlikte, yakından bakıldığında bazı belirtiler görülüyordu. Belki de sinekler, daha çok sayıda, daha inatçıydılar Doğu'da. Müzik de öyle; daha makamlı, üstelik daha az gevezeydi. Nargilelerini içerken, zamana karşı korunmasız, tümüyle açık görünüyorlardı Türkler. Ona en küçük bir direnme göstermiyor, zamanın aralarından geçip gitmesine ses çıkarmıyorlardı... Yunan yakasında zaman öldürülüyordu, oysa Türkler onu eskitiyorlardı. Ama severek, karılarını sevdikleri gibi."
Louis Gaulis, "üç kez yaşadığı" Kıbrıs'tan bir sokağı anlatıyor. Bir yakasında Türkler'in, öbür ucunda Rumlar'ın oturduğu bir küçük sokağı. İnsanları...
"İnsan, Doğu'da olduğunu neye bakarak anlayabiliyordu? Aynı kahveler, aynı yüzler, aynı barışçıl devinimsizlik... Bununla birlikte, yakından bakıldığında bazı belirtiler görülüyordu. Belki de sinekler, daha çok sayıda, daha inatçıydılar Doğu'da. Müzik de öyle; daha makamlı, üstelik daha az gevezeydi. Nargilelerini içerken, zamana karşı korunmasız, tümüyle açık görünüyorlardı Türkler. Ona en küçük bir direnme göstermiyor, zamanın aralarından geçip gitmesine ses çıkarmıyorlardı... Yunan yakasında zaman öldürülüyordu, oysa Türkler onu eskitiyorlardı. Ama severek, karılarını sevdikleri gibi."
Louis Gaulis, "üç kez yaşadığı" Kıbrıs'tan bir sokağı anlatıyor. Bir yakasında Türkler'in, öbür ucunda Rumlar'ın oturduğu bir küçük sokağı. İnsanları...